Şubat 12, 2013

OPERASYON: ARGO


Sinemaya olan düşkünlüğümden daha önce bahsetmiştim ama kardeş ve eşle bir arada film izlemenin tadının hiçbirşeye değişilemeyeceğine, değerine de pahabiçilemeyeceğine değinmemiştim sanırım. Cuma günü de bu pahabiçilemez günlerden biriydi benim için. Çünkü bir aradaydık ve maalesef ki sinemada izlemeyi kaçırdığım "Operasyon Argo" filmi kardeşimin bilgisayarında arşivlik filmler kısmında yerini almıştı. Biz de anı değerlendirdik ve izlemeye koyulduk. Film merak ettiğim kadar vardı. Kısaca konusuna değinmek gerekirse; 1979 yılının 4 Kasım tarihindeŞah'ın devrildiği İran devriminin en yoğun günlerinde, militanlar başkent Tahran’daki Amerikan Büyük Elçilik binasına girip 52 Amerikalı’yı rehin alırlar. O sırada yaşanan kaosto kaçmayı başaran 6 Amerikan vatandaşı Kanada Elçiliği’ne sığınır ama hayatları halen tehlikededir. Her an yakalanma ve öldürülme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. CIA uzmanı Tony Mendez bu Amerikan vatandaşlarını kurtarmak amacıyla bir film senaryosuna yakışır oldukça riskli bir plan hazırlar...

Filmin gerçek bir konudan uyarlanması beni çok etkiledi. Film hakkında pek çok kişi oldukça sert eleştirilerde bulunmuş. Yeni bir Amerikan propagandası diye bahsetmişler. Propaganda konusunda haklı olabilirler; ama bir de gerçeklik var. Senaryo, 1979 yılında yapılmış bir insan kurtarma operasyonunu anlatıyor. Böyle bir gerçek hikaye varken ve elde imkanlar da varken bu senaryoyu değerlendirmek kaçınılmaz olmalı zaten.

Film, izlerken düşündüren türlerden. Ben de izlerken bir de bizi, ülkemizi düşündüm. Eğer bizim elçiliğimiz basılmış olsaydı; oradan kaçmayı başarabilen insanlar acaba hangi ülkenin elçiliğine sığınabilirlerdi. Hadi sığındılar diyelim bizim ülkemizde 6 insan için böyle güçlü bir kurgu hazırlanıp kurtarma projesi oluşturulur muydu acaba? 6 insan için değer mi derlerdi belki. Ne de olsa bizde insana verilen değer ortada.. Bunun için bu filmde yapılan Amerikan reklamına değil de; oradaki gerçekliğe imrendim. Bir ajanın yaptığı plana, CIA’in bu planı kabul etmesine, bu plan için sahte film stüdyosu oluşturulmasına, afişbastırılmasına, sahte filmin tanıtımının yapılmasına ve sonucunda Tony Mendez’in hayatı pahasına bu insanları kurtarmasına imrendim. Dönüp dönüp güzel ülkeme baktım: Amerika 6 vatandaşı için böylesi mücadele verirken; bizim ülkemizde o tarihlerde birçok insanın sadece düşünceleri yüzünden işkence gördüğünü, hatta öldürüldüğünü hatırladım. Sanırım bunun için bu film beni bu kadar etkiledi. Aslında bir ülkenin gelişmesinin en büyük gereğinin; öncelikle vatandaşına gereken değeri vermesi olduğunu bir kez daha anladım. 

Sonuç olarak bu sene Oscar Ödül Törenleri’nde gönlümden geçen "Pi’nin Yaşamı"olsa da bu film de rafa kaldırılmamalı; verdiği mesaj ve alınabilinecek dersler için, ayrıca özeleştiri yapabilmeyi sağladığı için mutlaka izlenmeli diye düşünüyorum. Bunlar dışında bir de İran diye gösterilen pek çok sahnenin çekimleri aslında İstanbul’da çekilmiş. Bu da izlemek için bir sebep olabilir.


5 yorum :

Unknown dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Unknown dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Unknown dedi ki...

evde eşle film izleme,değeri ve mutluluğu ölçülemez bir zaman dilimi:)

gülelim gülüşelim dedi ki...

bLOGUNUZU ZİYARET ETTİM.Beğendim. Tebrik eder, sizi de benim bloguma davet ederim. Dost selamlar.
www.erhantigli.blogspot.com

ŞövaLyE dedi ki...

Bu film benim içinde unutulmaz bir filmlerden birisi olmayı başardı..Yazı da gayet başarılı olmuş.Çok güzel özetlenmiş..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...