"Hayatım bir film olsaydı, izlerken ya uyuya kalır ya da yarısında çıkardım." - Ruhi Mücerret
Herkes müptelası olmuşken Murat Menteş’in bu benim onunla ilk tanışmam. Dublörün Dilemması ile epey kalabalık bir okur kitlesi edinmiş kendisi. Bense biraz geç kalmışım ne yazık ki. Olsun, Geç ama güzel oldu tanışmamız. Çünkü kitabı fazlasıyla beğendim. Daha doğrusu yazarın uslubünü, anlatım tarzını çok sevdim. Çoğu zaman tazmanya canavarı misali çok hızlı işlediği kelimelerinin arkasından koşarken yorulsam da aforizmalarının her birinde kendimden bir parça buldum. Absürd isimlerle bezeli karakterlerinden Ruhi Mücerret’le 100 yaşında hissetim kendimi, bitse de gitsek şu fani dünyadan misali bir havaya büründüm. Civan Kazanova ile ordan oraya sürüklendim.. Kitabı bitirdiğimde ise şöyle bir düşünceye kapıldım: Aynı annenin birbirine hiç benzemeyen çocuğu gibiydi bu iki karakter. Biri eğlenceli, biri melankolik. Tıpkı kitabın kapağında olduğu gibi kitabın yarısı Orhan Gencebay diğer yarısı Cüneyt Arkın…

Kitabında olmaz denileni oldurmuş Murat Menteş. Akla mantığa sığmayacak şeyleri büyük bir mantıkla belki de mantıksızlıkla ama okurun içine sindirterek tek tek "ya evet olabilir" dedirtecek kıvama getirmiş. Oldukça etkileyici aşk ve hayat tasvirleri yapmış: Teşbihler, ayrıntılar, aforizmalar, metafor… Kitabın nokta atışını ise reklam vurgusuyla gerçekletirmiş. Menteş, günlük hayatımızda reklamın bizden habersiz belleklerimizi dantel gibi işlemesini çok güzel bir şekilde ele almış. Reklamların, ürün yerleştirmenin hayatımıza, beynimize ne kadar "yerleştiğini", markaların, isimlerin beynimizi nasıl rehin aldığını yüzümüze çok başarılı bir şekilde çarpıyor ve olaylar çözümlendikten sonra sanki biraz hızlı gerçekleşen bir sonla kitabı noktalıyor.
Sonuç olarak artık “Murat Menteş ne yazsa okurum” dediğim biri oluyor. Ve ben de sizleri kitap için yapılmış bu güzel fragmanla baş başa bırakıp yazımı sonlandırıyorum
NOT: Ruhi Mücerret tarafımdan şiddetle tavsiye edilir.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder