Ağustos 06, 2013

RUHİ MÜCERRET’TİR ONUN ADI



"Hayatım bir film olsaydı, izlerken ya uyuya kalır ya da yarısında çıkardım." - Ruhi Mücerret


Herkes müptelası olmuşken Murat Menteş’in bu benim onunla ilk tanışmam. Dublörün Dilemması ile epey kalabalık bir okur kitlesi edinmiş kendisi. Bense biraz geç kalmışım ne yazık ki. Olsun, Geç ama güzel oldu tanışmamız. Çünkü kitabı fazlasıyla beğendim. Daha doğrusu yazarın uslubünü, anlatım tarzını çok sevdim.  Çoğu zaman tazmanya canavarı misali çok hızlı işlediği kelimelerinin arkasından koşarken yorulsam da aforizmalarının her birinde kendimden bir parça buldum. Absürd isimlerle bezeli karakterlerinden Ruhi Mücerret’le 100 yaşında hissetim kendimi, bitse de gitsek şu fani dünyadan misali bir havaya büründüm. Civan Kazanova ile ordan oraya sürüklendim.. Kitabı bitirdiğimde ise şöyle bir düşünceye kapıldım: Aynı annenin birbirine hiç benzemeyen çocuğu gibiydi bu iki karakter. Biri eğlenceli, biri melankolik. Tıpkı kitabın kapağında olduğu gibi kitabın yarısı Orhan Gencebay diğer yarısı Cüneyt Arkın…


Ruhi Bey, Kurtuluş Savaşı'nın kalan son gazisi, 100 yaşında bir millî kahraman. Bu yazıyı okuyanların "Ölmeyi unutmuş," diyeceği türden biri. Fakat Ruhi Bey bu durumdan hiç de hoşnut değil. Ailesinde ondan önce ölen biri olduğunda elinden utançtan başka bir şey gelmemesini bir lanet olarak tanımlıyor. Ruhi Bey'in bütün günleri, yaşadığı olaylar sonucunda mezarına ne yazdıracağı hakkında sürekli değiştirdiği fikirlerden birinde karar kılma sorunsalı ile geçiyor. Atıflar o kadar keyifli ki okurken tebessüm etmemek elde değil. Dünya üzerinde "ağabey" diyebileceği kimsesi kalmamış olan, her şeyden çok ölmeyi isteyen ve bir türlü ölemeyen İstiklâl Gazisi için, "Fışkırır ruhi mücerret gibi yerden naaşım," dizesini hatırlatan bir isimden daha uygun ne olabilirdi ki?! Kitabın başlarda kafa karıştıran reklam kokan sahneleri ise Civan Kazanova tarafından anlatılan kısmında cevaplarını buluyor. Hatta onun anlatımıyla bambaşka bir hal alıyor, okuyucuyu şaşırtıyor…
 
Kitabında olmaz denileni oldurmuş Murat Menteş. Akla mantığa sığmayacak şeyleri büyük bir mantıkla belki de mantıksızlıkla ama okurun içine sindirterek tek tek "ya evet olabilir" dedirtecek kıvama getirmiş. Oldukça etkileyici aşk ve hayat tasvirleri yapmış: Teşbihler, ayrıntılar, aforizmalar, metafor… Kitabın nokta atışını ise reklam vurgusuyla gerçekletirmiş. Menteş,  günlük hayatımızda reklamın bizden habersiz belleklerimizi dantel gibi işlemesini çok güzel bir şekilde ele almış. Reklamların, ürün yerleştirmenin hayatımıza, beynimize ne kadar "yerleştiğini", markaların, isimlerin beynimizi nasıl rehin aldığını yüzümüze çok başarılı bir şekilde çarpıyor ve olaylar çözümlendikten sonra sanki biraz hızlı gerçekleşen bir sonla kitabı noktalıyor.

Sonuç olarak artık “Murat Menteş ne yazsa okurum” dediğim biri oluyor. Ve ben de sizleri  kitap için yapılmış bu güzel fragmanla baş başa bırakıp yazımı sonlandırıyorum 

NOT: Ruhi Mücerret tarafımdan şiddetle tavsiye edilir.



 

Hiç yorum yok :

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...