Mayıs 06, 2013

DURER, "DUA EDEN ELLER"



Üniversiteye başladığım ilk hafta her sanat tarihçisi gibi Sanatın Öyküsü kitabını satın almıştım. Alır almaz da karıştırmaya başladım. Kitapta ilk dikkatimi çeken ise; tüm yüz hatlarıyla resmedilmiş yaşlı bir kadın resmiydi. Öyle başarılı bir çalışmaydı ki öylesine resmin içinde dalmıştım ki pek de becerememe rağmen hemen etkisinde kaldığım bu resmi çizmeye kalktım. Çizmeye çalıştığım o resim hayatta çizebildiğim en iyi resim oldu. Etkisinden çıkamadığım bu resmin asıl sahibi ise Albrecht Dürer’di.

Bunun için Dürer’in yeri her zaman ayrı olmuştur benim için. Onun resimlerine saatlerce bakabilir, üstüne bir dolu yorum yapabilirim. Bakışlarında hep bir derinlik bulurum. Kendini de resmettiği tablosuna ne zaman baksam farklı bir şeyler anlatır bana. Her seferinde ayrı bir Dürer’den bahseder; bende sessizce dinlerim.

Dürer’i Dürer yapan resim olarak ise birçokları “Dua Eden Eller” tablosunu kabul eder. Zira gerçekte de resme başlamasına resimdeki eller sebep olmuştur. Nasıl derseniz? Hikayesi şöyledir:

On beşinci yüzyılın başlarında, Nuremberg yakınlarında küçük bir köyde on sekiz çocuklu Dürer ailesi yaşamaktadır. Aile reisi babanın esas mesleği kuyum ustalığıdır fakat kalabalık ailesini geçindirebilmek, hatta sadece doyurabilmek için birçok ek işte de çalışmaktadır.

Bu ailenin erkek çocuklarından ikisi sanata çok meraklıdır ve en büyük hayalleri de Nuremberg’deki sanat akademisinde eğitimlerini tamamlamak, yeteneklerini geliştirmektir. Fakat babalarının bu imkânı onlara sağlayamayacağının da farkındadırlar.

Uzun tartışmalardan sonra bir karara varırlar. Yazı tura atacak, kurada kim kazanırsa akademiye gidecek, kaybedense yakınlardaki madenlerde çalışarak kardeşini okutacaktır.

Kazanan ve akademiye giden de okulu bittikten sonra eserlerini satarak ya da kardeşi gibi madende çalışarak diğerinin okumasına yardımcı olacaktır. Kurayı kazanan Albrecht  Dürer olur ve Nuremberg’e gider.

Sonraki dört yıl boyunca Albert söz verdiği gibi tehlikeli madenlerde çalışarak kardeşinin okumasına yardımcı olur. Bu arada Albrecht ise akademideki çalışmalarıyla büyük başarı gösterir. Yağlıboya çalışmaları ve gravürleri, ustalarının yaptıklarından bile  daha iyidir. Mezun olduğu sırada komisyonla çalıştığı işlerden büyük paralar kazanmaya başlamıştır.

Genç sanatçı köyüne dönünce Dürer ailesi onun şerefine büyük bir ziyafet düzenler. Coşku içinde geçen yemek sırasında masanın başında oturan Albrecht kadehini kardeşi Albert’te kaldırarak dokunaklı bir konuşma yapar ve sözlerini şöyle tamamlar:

 “Sevgili kardeşim Albert şimdi sıra sende, akademiye gideceksin ve ben sana her türlü desteği sağlayacağım.’’

Kardeşinin konuşmasını yaşlı gözlerle dinleyen Albert kafasını sallar, ayağa kalkar ve gözlerindeki yaşları silerek masada kendilerini dinleyen sevdiği yüzlere bakarak şöyle der:  

“Hayır kardeşim benim için artık çok geç Nuremberg’e gidemem. Madenlerde geçen son dört yıl ellerimi ne hale getirdi bak, parmaklarımdan her biri defalarca ezildi ve kireçlenmeden dolayı da öyle acı çekiyorum ki senin şerefine bile kadeh kaldırmaktan acizim, bu ellerle kalem ve fırçayla nasıl yazıp çizeyim? Çok geç artık benim için çok geç…’’


Bu buruk konuşmanın üzerinden 450 yıldan uzun bir süre geçti. Bugüne kadar Albrecht Dürer'in yüzlerce portresinin yanı sıra karakalem, suluboya, yağlıboya resimleri dünyanın sayılı müzelerinin duvarlarını süsledi. Fakat bunlar içinde hiçbiri Albrecht Durer'in o günkü yemekten sonra yaptığı karakalem çalışması kadar ünlü olmadı. Bugün yeryüzünde birçok çalışma masasının üzerini süsleyen, birçok duvarda asılı duran bu resim Dürer'le eşleştirildi; hatta Dürer'den daha çok bilinir oldu.

Albrecht Durer, kardeşi Albert'in kendisi için gösterdiği fedakarlığı resmetmeye niyetlendi. Kardeşinin maden ocağında çalışmaktan eğri büğrü olmuş parmaklarını ve kırış kırış avuçlarını bütün detaylarıyla çizdi. Resimde Albert'in ince parmakları göğe doğru yönelmişti. Dürer, bu çalışmasına basitçe "Eller" adını verdi. Ama zamanla Dürer’in bile önüne geçen bu isim değişti.

O gün bozuk para yere düştüğünde, Albrecht'in sanatçı olma duası, Albert'in de bir sanatçının en ünlü eserine model olma duası kabul edilmişti. Bunun için eser zamanla  "Eller" yerine  "Dua Eden Eller" olarak anıldı..






Hiç yorum yok :

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...