Ağustos 20, 2013

BAŞKENTTE KARANLIKTA KALANLAR



Piri Reis, Avrupa ve Afrika’nın batı kıyılarının haritasını çizmiştir. Tüm bu haritayı gezerek, görerek, keşfederek oluşturmuştur. Siz ise şimdi bir ansiklopediyi açıp Avrupa’nın batı kıyısında neler var öğrenebilirsiniz.

Peki şimdi oraları gezen gören Piri Reis mi sizden çok bilir, yoksa onun yazdığı haritadan okuyan siz mi?

Kısacası çok gezen mi bilir çok okuyan mı? Bu sorunun cevabı dönem dönem değişir kafamda. Bu dönem ise bizzat gezerken karşılaştığım bir sürpriz tarih sayesinde çok gezenin bildiği kanısındayım. Evet yıllarca Sanat Tarihi eğitimi almış ve Ankara’da yaşıyor olmama rağmen bugüne kadar duymadığım bir tarihi mekanla karılaştım geçen hafta sonu. Bayram nedeniyle ziyaret ettiğimiz köyümüzde ailece gezme kararı almamız sonucu tahminimizin çok ötesinde bir manzarayla karşılaştık Ankara’nın Güdül ilçesinde. Bizi böylesine etkileyen mekan,  Ankara İli, Güdül İlçesi, Kirmir Çayı kenarında İnönü mevkiinde bulunup Bizanslılar döneminden kaldığı tahmin edilen dağın içini oymak suretiyle yapılan İnönü Mağaraları’ydı.

Bir dağın eteğinde yer alan bu mağaralar kat kat yukarılara doğru çıkıyordu. Her birinin içine girip gezmek hem ürkütücü hem bir o kadar eğlenceli hem de olağanüstü etkileyiciydi. Mağaralardan dışarıyı izlemek bambaşka bir keyifti. Aşağıda yer alan çayın manzarası mağaraların bulunduğu alana ayrı bir tat vermişti. Ankara o kadar da gri bir şehir de değilmiş dedirten bir yerdi. Mekanın etkileyiciliği ise her zamanki gibi belediyelerin tembelliği ile sinir bozucu bir hale geldi. Çünkü bu mekana gitmek ayrı mekandan ayrılmak apayrı bir dertti. Elinde böylesi güzel bir mekan, oldukça ilgi çekilebilinecek turistik değer kazandırabilecek bir mekan var ama ne yazık ki sen bir yol yapmaktan acizsin. Cahillik bir ülkenin en büyük fakirliği sanırım. 


Çünkü gerçekten akıllı bir belediye olsan bu mekanı hem manevi hem maddi bir zenginliğe dönüştürüp ilçeni de geliştirebilirsin. Ama akıl edemiyorsun. Ve böylesi bir mekana yol yapmayarak orayı ziyaret etmek isteyenleri büyük bir sıkıntıya sokuyorsun. Bu büyük keyif henüz yapılmamış olan bir yolda tüm arabaların kalmasıyla son buluyor. Ama her şeye rağmen Ankara’da yaşayanların mutlaka “ölmeden yapılması gerekenler” listesine alması gerektiklerini düşünüyorum. O yol sıkıntısı kısa bir süre sonra akıldan gidiyor, zihinde sadece oradaki güzellikler kalıyor. Bende de aynen böyle olmuş olacak ki eve geldiğimde bu mağaralarla ilgili kısa bir araştırma yaptım.

Tam net bir bilgi bulamadım. Yapılan tahmini açıklamalar ise şöyle:

Bu mağaralarda, MÖ.2000’li yıllarda Hititler yaşamışlar. Daha sonraki tarihi süreçte ise, bu kez Frigler bölgedeki egemenliği ele geçirmişler.

1071 Malazgirt savaşından sonra ise, bölge, Türkler tarafından ele geçirilmiş. Günümüzdeki yerleşim yeri ise: Anadolu Selçuklu Hükümdarlarından I.Mesud’un eniştesi ve Ankara Emiri olan Şehabüldele Güdül Bey tarafından kurulmuş.. Yaklaşık 850 yıllık geçmişe sahip olan yerleşim yeri: 1957 yılında ilçe olmuştur. 


Sonuç olarak tarihinden çok emin olamasam da biraz ürkerek çıktığım mağaralarda karılaştığım manzaradan gerçekten etkilendim. Bu nedenle
farklı bir gün geçirmek isteyenlere, Ürgüp-Göreme mağaralarıyla da  benzerlik gösteren bu mağaraları  şiddetle öneririm.

Hiç yorum yok :

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...